CESUR YENI DUNYA

11 min read

Deviation Actions

Puncovers's avatar
By
Published:
11.9K Views
Kronik vicdan azabı, tüm ahlâkçıların hemfikir olduğu gibi, hiç de istenmeyen bir duygudur. Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız,pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve birdahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.Sanatın da kendi ahlâk anlayışı vardır ve bu ahlâkın kurallarının çoğu bildiğimiz etik kurallarıyla aynı, ya da en azından benzerdir.Örneğin, kötü sanat eserlerimizden duyduğumuz vicdan azabı, kötü davranışlarımızdan dolayı hissettiğimiz vicdan azabı denli istenilmezdir.
Kötü olan yanları belirlenmeli, açıklanmalı ve mümkünse gelecekte bunlardan kaçınılmalıdır. Yirmi yıl öncesinin yazınsal kusurlarına uzun uzadıya kafa yorup yanlışları olan bir eseri,ilk yazıldığında yakalayamadığız mükemmelliğe ulaştırmak için yamamaya kalkışmak, orta yaşını, gençliğinde yine kendi olan o farklı kişinin işlediği, miras bıraktığı sanatsal günahları onarmay açalışarak harcamak -bütün bunlar kesinlikle boşunadır, abesleiştigaldir. İşte bu yüzden, bu yeni Cesur Yeni Dünya eskisiyle aynı.Bir sanat eseri olarak epey bir kusuru var; ancak bunları düzeltmekiçin kitabı yeniden yazmam gerekir -ve olasıdır ki yeniden yazma sürecinde, daha yaşlı, farklı bir insan olarak, öyküdekibazı kusurların yanı sıra üstün yanlarını da çıkarıp atmam gerekecek.Böylece, sanatsal vicdan azabının çamurunda yuvarlanmanıncazibesine karşı koyup iyiyle kötüyü kendi hallerine bırakmayı vebaşka şeyler düşünmeyi yeğliyorum.Ancak, bu arada, öyküdeki en ciddi kusurdan hiç olmazsa sözetmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Vahşi'ye yalnızca iki seçeneksunuluyor, Ütopya'da delice bir yaşam, ya da bir kızılderili köyündeilkel yerli hayatı, ki bu bazı yönleriyle daha insanca bir yaşam, amadiğer yönleriyle aynı tuhaflık ve anormallikte. Kitabın yazıldığıgünlerde bu düşünceyi; özgür iradenin insanlara, bir tarafta delilikdiğer tarafta cinnet arasında seçim yapabilsin diye verildiğidüşüncesini eğlenceli bulur ve büyük olasılıkla da doğru olduğunudüşünürdüm. Fakat dramatik etki için, Vahşi, yarı bereket mezhebiyarı Penitente zalimliği bir dinin inananları arasında yetiştirilişininsağlayamayacağı kadar mantıklı konuşturulmuştur. Gerçekte,Shakespeare okumuşluğu dahi böylesi söylemleri haklı çıkaramaz.Ve tabii, kapanışta, akıldan uzaklaşmaya zorlanıyor; özündekiPenitente-izm kendini gösteriyor, manyakça bir kendine işkence veumutsuz bir intiharla son buluyor. 'Ve böyle sefilce ölüp gittilersonsuza dek' -elbette bu da öykünün yazarı olan keyiflenmiş,Pironik estetin inancını pekiştirmiş oldu.Bugün akıl sağlığının imkânsız olduğunu göstermeyi hiç dearzulamıyorum. Aksine, akıl sağlığının daha ziyade az bulunan birfenomen olduğu konusunda geçmişteki denli emin ve hüzünlüolmakla birlikte, bunun başarılabileceğine inanmaktayım ve dahafazla başarıldığını görmek isterim. Birkaç yeni kitapta böyle sözleretmiş ve de her şeyden önemlisi, akıllıların akıl sağlığı konusunda veakıl sağlığına ulaşma yolları üzerine söylediklerini bir antolojidederlemiş olduğum için, saygın bir akademik eleştirmen bana, krizdönemindeki bir entelektüel sınıfın başarısızlığının üzücü bir belirtisiolduğumu söyledi. Sanırım bununla, bu profesör ve meslektaşlarının,başarının sevindirici belirtileri oldukları ima ediliyor. İnsanlığahizmet edenler onur ve anımsanmayı hak ederler. Profesörler için birPanteon inşa edelim. Bu tapınağı Avrupa ya da Japonya'nın yerle birolmuş kentlerinden birinin kalıntıları arasına yapar ve mahzenmezarın girişinin üzerine, iki metrelik harflerle şu basit sözcüklerikazırdım: DÜNYA EĞİTMENLERİNİN ANISINA ADANMIŞTIR.SI MONUMENTUM REQUIRIS CIRCUMSPICE.*Ancak geleceğe dönecek olursak... Şu anda kitabı yeniden yazmakdurumunda olsaydım, Vahşi'ye üçüncü bir seçenek sunardım.İkileminin ütopyacı ve ilkel boynuzları arasında akıl sağlığı* (Lat.) Eğer anıtını ararsan, etrafına bak. (Yhn.)olasılığı bulunurdu -Cesur Yeni Dünya'dan gelme sürgün vesığınmacılardan oluşan, Ayrıbölgenin sınırları içinde yaşayan birtoplumda, bir dereceye kadar gerçekleşmiş bir olasılık. Bu toplumdaekonomi merkezsiz ve Henry George'gil, politika ise Kropotkin-varive dayanışmacı olurdu. Bilim ve teknoloji, insanı (günümüzde veCesur Yeni Dünya'da fazlasıyla olduğu üzere) uyum sağlamaya veköleleşmeye zorlayan şeyler olmaktan çıkıp, Şabat gibi, insan içinyaratılmışçasına kullanılırdı. Din insanın Mutlak Sonu'nun bilinçli vezekice takibi, içkin Tao ya da Logos'un, aşkın Nirvana'nın ya daBrahma'nın birleştirici bilgisi olurdu. Yaşamın baskın felsefesi de birtür Yüce Faydacılık olurdu ve bu felsefede En Büyük Mutlulukprensibi Mutlak Son prensibinin yanında ikincil kalırdı -yaşamın herolumsallığında ilk sorulacak ve yanıtlanacak soru şu olurdu: "Ben vediğer bireylerin oluşturabileceği en büyük çoğunluğun bu düşüncesiya da eyleminin, insanın Mutlak Son'unun başarılmasına nasıl biretkisi ya da katkısı olacaktır?"İlkel yerlilerin arasında büyüyen Vahşi, (kitabın bu yeni varsayılanyazımında) kendini akıl sağlığını aramaya adamış özgürce işbirliğiyapan bireylerden oluşan bir toplumun doğası üzerine ilk elden birşeyler öğrenme fırsatı verilene dek Ütopya'ya götürülmezdi. Böyledeğiştirildiğinde, Cesur Yeni Dünya sanatsal ve (eğer böylesi kapsamlıbir sözcüğü kurmaca bir eser için kullanmak yerinde olursa)felsefi bir tamlığa kavuşurdu; şimdiki formuyla bunlardan yoksunolduğu apaçıktır.Fakat Cesur Yeni Dünya gelecek hakkındadır ve sanatsal ya dafelsefi nitelikleri ne olursa olsun, gelecekle ilgili bir kitap bizi ancak,geleceğe dair kehanetleri akla uygun şekilde gerçekleşebilirseilgilendirir. Modern tarihin eğik düzleminde onbeş yıl ileride şu anbulunduğumuz noktada, gelecekle ilgili kehanetleri ne kadar aklayakındır? Bu acı dolu aralıkta 1931'in öngörülerini doğrulayan ya dageçersiz kılan neler olmuştur?Öngörü konusunda büyük ve apaçık bir eksiklik kendini hemenbelli etmektedir. Cesur Yeni Dünya nükleer füzyondan hiçbahsetmez. Hiç bahsetmemesi aslında oldukça tuhaftır; çünkü atomenerjisi, kitabın yazılışından önceki yıllarda popüler bir tartışmakonusu olmuştu. Eski dostum Robert Nichols bu konu üzerindebaşarılı bir oyun bile yazmıştı ve hatırlıyorum da, yirmilerin sonundayayınlanan bir romanda bu oyundan şöyle bir söz etmiştim. Dediğimgibi, Fordumuz'dan* sonraki yedinci yüzyılın füze ve helikoptermotorlarının parçalanmış çekirdek enerjisiyle çalışmamaları çoktuhaftır. Bu dikkatsizlik bağışlanası olmayabilir; ama en azındankolayca açıklanabilir. Cesur Yeni Dünya'nın konusu bili-* 'Fordumuz' İngilizcede Our Ford diye söylenmektedir ve bu da 'Rabbimiz, Efendimiz, Yüce Tanrı'anlamına gelen 'Our Lord' sözünü çağrıştırmaktadır. (Yhn.)min bu türden gelişmesi değildir; bilimin insanları birey olaraketkilediği yönüyle gelişimidir. Fizik, kimya ve mühendisliğinzaferleri, sözü edilmeden benimsenir. Özgül olarak betimlenmesigereken bilimsel gelişmeler, biyoloji, fizyoloji ve psikolojidegelecekteki araştırmaların sonuçlarının insanlara uygulanmasıylailgili olanlardır. Yaşamın niteliği, sadece yaşam bilimleri sayesindeköklü bir biçimde değiştirilebilir. Madde bilimleri, yaşamı yokedecek ya da yaşamı imkânsız derecede karmaşık ve rahatsız kılacakbiçimde uygulanabilirler; ancak, biyolog ve psikologlar tarafındanaraç olarak kullanılmadıkça, yaşamın doğal biçim ve özelliklerinideğiştirmek için kullanılamazlar. Atom enerjisinin açığa çıkarılmasıinsanlık tarihinin büyük bir devrimidir, ancak (kendimizi parçalaraayırıp tarihi noktalamazsak) en son ve en nüfuz edici devrimideğildir.Bu gerçekten de devrimci devrim, dış dünyada değil, insanlarınruhları ve bedenlerinde gerçekleşmelidir. Devrimci bir dönemdeyaşamış olan Marquis de Sade, doğal olarak, bu devrimler teorisinikendi özgün deliliğini ussallaştırmak için kullanmıştır. Robespierredevrimin en yüzeysel türünü, politik devrimi başarmıştı. Biraz dahaderine inecek olursak, Babeuf ekonomik devrime soyunmuştu. Sade,kendisini, salt politik ve ekonomik devrimin ötesinde, gerçektendevrimci bir devrimin havarisi olarak görüyordu -birey olarakbedenleri, artık, herkesin ortak cinsel mülkiyeti olacak olan vezihinleri, tüm doğal güzelliklerinden, geleneksel uygarlığın zahmetleedinilmiş yasaklamalarından arındırılacak erkekler, kadınlar veçocukların devriminin üzerinde. Şüphesiz, Sadizm ile gerçektendevrimci devrim arasında zorunlu ya da kaçınılmaz herhangi birilişki yoktur. Sade zırdeliydi ve devriminin az çok bilinçli amacı,evrensel kaos ve yıkımdı. Cesur Yeni Dünya'yı yöneten insanlarınaklı (akıl sözcüğünü mutlak anlamıyla kullanacak olursak) yerindeolmayabilir; ancak deli değiller ve amaçları anarşi değil, toplumsalistikrardır. İşte bu toplumsal istikrara ulaşmak için bilimselyöntemlerle, kişisel, nihaî, gerçekten devrimci devrimi yürütüyorlar.Fakat bu arada, belki de sondan bir önceki devrimin ilk aşamasındabulunmaktayız. Bir sonraki aşaması atom savaşı olabilir, ki odurumda, gelecekle ilgili kehanetlere kafa yormamız gerekmez.Savaşmaktan tümüyle vazgeçmesek bile, en azından onsekizinciyüzyıldaki atalarımızın yaptığı gibi akılcı davranmaya yetecek denliaklımızın yerinde olduğunu söylemek boşboğazlık olmaz. Otuz YılSavaşları'nın akla hayale gelmedik dehşeti insanlara bir dersvermiştir ve yüzyıldan uzun bir süredir Avrupa'nın politikacıları vegeneralleri askeri kaynaklarını yıkıcı boyutlarda kullanmaktan ya da(çatışmaların çoğunda) düşman tamamen yok edilene deksavaşmaktan bilinçlişekilde kaçınmışlardı. Saldırgandılar, elbette gözlerini kâr vezafer hırsı bürümüştü; ama aynı zamanda tutucuydular, ne pahasınaolursa olsun dünyalarını bütün olarak, başarılı bir şirket olarakkorumaya kararlıydılar. Son otuz yılda tutucular yoktu; yalnızcamilliyetçi sağ köktenciler ve milliyetçi sol köktencileri görüyoruz.Son tutucu devlet adamı beşinci Landsdowne Markisi'ydi; ve Marki,The Times'a; Birinci Dünya Savaşı'na, onsekizinci yüzyılın çoğusavaşında olduğu gibi bir uzlaşma ile son verilmesi gerektiğiniöneren bir mektup yazdığında, bir zamanlar tutucu olan gazeteninyayıncısı mektubu yayınlamayı reddetti. Milliyetçi köktencileryapacaklarını yaptılar, sonuçlarını hepimiz biliyoruz -Bolşevizm,Faşizm, enflasyon, çöküntü, Hitler, İkinci Dünya Savaşı, Avrupa'nınharabeye çevrilişi, ve evrensel açlık dışındaki bütün yıkımlar.Öyleyse Hiroşima'dan, atalarımızın Magdeburg'dan aldığı gibi dersalabileceğimizi varsayarsak gerçekten barış dolu olmasa bile sınırlıve kısmen yıkıcı savaşların olduğu bir dönem yaşamayı umabiliriz.Bu dönem süresince nükleer enerjinin endüstriyel amaçlar içinkullanılacağı varsayılabilir. Elbette sonuç, eşi görülmedik hız vebütünlükte bir dizi ekonomik ve sosyal değişim olacaktır. İnsanyaşamının var olan tüm biçimleri bozulacak ve atom gücününinsancıl olmayan gerçeğine uyum sağlayacak yeni biçimler,geliştirilmek zorunda kalınacaktır. Modern giysilere bürünmüşProkroustes'ler olan nükleer bilimciler insanlığın üzerinde yatacağıyatağı hazırlayacak; ve eğer insanoğlu yatağa uymazsa -bu, insanlıkiçin çok kötü olacak. Bir takım uzatma ve kısaltmalar olacak,insanlığın fazla gelen uzuvları kesilip biçilecek -uygulamalı bilimleryoluna gireli beri olagelen, aynı türden uzatma-kısaltma ve uzuvkesmeler, ancak bu kez, geçmiştekinden çok daha korkunç olacaktır.Bu hiç de acısız olmayan ameliyatlar, ileri derecede merkezileşmişdevletler tarafından yönetilecekler. Kaçınılmaz biçimde öyle olacak;çünkü yakın gelecek, büyük olasılıkla yakın geçmişe benzeyecektirve de yakın geçmişte, hızlı toplumsal değişimler seri üretimekonomilerinde ve çoğu varlıksız olan toplumlarda meydanageldikleri için, daima ekonomik ve sosyal karışıklıklara yol açmıştır.Buhranla mücadele için ise iktidar merkezileştirilmiş ve devletkontrolü artırılmıştır. Tüm dünya devletlerinin atom enerjisininkullanımından önce üç aşağı beş yukarı bütünüyle totaliterleşmeleriolasıdır; kullanım süresince ve sonrasında totaliterleşeceklerine kesingözüyle bakılabilir. Sadece merkezsizleşme ve özyardım yönündebüyük ölçekli kitlesel bir hareket, devletçiliğe bugünlerdeki yönelişidurdurabilir. Halihazırda böylesi bir harekete dair herhangi bir işaretyoktur.Tabii ki yeni totaliter sistemin eskisine benzemesini gerektirecekhiçbir neden yok. Polis copu ve idam mangaları, yapay açlık, topluhapsetmeler ve toplu sınırdışı etmeler yoluyla devlet, yalnızcainsanlıkdışı değil (bugünlerde buna kimse pek aldırmıyor); açıkşekilde yetersizdir -ve ileri teknoloji çağında yetersizlik, KutsalRuh'a karşı işlenmiş bir günahtır. Gerçekten etkili totaliter devlet,siyasi patronların ve onların yönetici ordularının tüm güçlerikendisinde toplayan hükümetinin, kölelerden oluşan nüfusu kölelerköleliklerini sevdikleri için zor kullanmaksızın kontrol ettikleridevlettir. Günümüzün totaliter devletlerinde köleliği sevdirmek,propaganda bakanlıkları, gazete yayıncıları ve okul öğretmenlerineverilmiş bir görevdir. Ancak yöntemleri halen kaba ve bilim dışıdır.Cizvitlerin, "bana çocuğun aldığı eğitimi söyle sana yetişkin halinindinî inançlarım söyleyeyim" diye böbürlenmeleri, hüsnü kuruntununürünüdür. Ve muhtemelen modern pedagog, öğrencilerininreflekslerini şartlandırma konusunda, Voltaire'i yetiştiren değerlirahipler denli başarılı değildir. Propagandanın en büyük zaferleri, birşeyi yapmakla değil onu yapmaktan kaçınmakla kazanılmıştır.Gerçek yücedir, ancak pratik bir bakış açısından bakılacak olursadaha yücesi, gerçek konusunda sessiz kalmaktır. Totaliterpropagandacılar; bir takım konulardan söz etmemek yoluyla,kitlelerle yerel politika patronlarınınnahoş bulduğu gerçek ya da savların arasına, Mr. Churchill'in'demir perde' diye adlandırdığı şeyi çekerek, kamuoyuna en uzdillikaralamalarla ya da en karşı konulmaz mantıksal karşıtezlerleyapabileceklerinden çok daha etkili biçimde kanaat telkinetmişlerdir. Ama sessizlik yeterli değildir. Eğer zulüm, tasfiye veçatışmanın diğer belirtilerinden kaçınılacaksa, propagandanın olumluyönleri, olumsuz yönleri denli etkinleştirilmelidir.Geleceğin en önemli Manhattan Projeleri, politikacıların ve katılanbilim adamlarının 'mutluluk sorunu' adını vereceği konuda -diğer birdeyişle, insanlara köleliklerini sevdirme sorunu konusunda, devletsponsorluğunda yürütülecek büyük çaplı araştırmalar olacaktır.Ekonomik güvence olmazsa kölelik sevgisi hayata geçirilemez;kısacası, güçleri kendinde toplayan hükümet ve idarecilerinin kalıcıgüvence sorununu çözeceklerini varsayıyorum. Fakat güvenceler,kolaylıkla varmış gibi kabul edilirler. Güvencelerin sağlanması saltyüzeysel, dışsal bir devrimdir. Kölelik sevgisi, insan zihin vebedenlerinde derin ve kişisel bir devrimin sonucu olarakoluşturulmadıkça başarılamaz. Bu devrimi gerçekleştirmek için,diğerlerinin yanında, aşağıda sayacağım keşif ve buluşlaraihtiyacımız var. Birincisi, çocuk şartlandırma ve daha sonraskopolamin gibi ilaçlar yardımıyla sağlanacak ileri bir telkin tekniği.İkincisi,devlet idarecilerine, eldeki herhangi bir bireyi sosyal ve ekonomikhiyerarşide ait olduğu yere atayabilme olanağını sağlayacak, insanfarklılıkları üzerine tam gelişmiş bir bilim dalı. (Yanlış görevlerdebulunan insanlar, sosyal sistem hakkında tehlikeli düşüncelerbesleme ve mutsuzluklarını başkalarına bulaştırma eğilimigösterirler.) Üçüncüsü (her ne kadar ütopyaysa da gerçeklik,insanların kendisinden, sık sık tatile çıkarak uzaklaşma gereğiduyduğu bir şey olduğundan), alkol ve diğer uyuşturucuların yerinialacak, daha az zararlı, ama aynı zamanda cin ya da eroinden dahafazla keyif verecek bir madde. Dördüncüsü de (ama bu uzun vadelibir proje olurdu ve başarılı bir sonuca ulaştırmak için nesillerboyunca totaliter kontrol gerekirdi), insan ürününü standartlaştırmakve yönetenlerin görevini kolaylaştırmak üzere tasarlanmış anılmazbir öjenik sistemi.* Cesur Yeni Dünya'da bu insan standartlaştırma,belki imkânsız değil, ama fantastik uçlara taşınmıştır. Teknik veideolojik olarak şişelenmiş bebekler ve Bokanovski yarımorongruplarından hâlâ çok uzağız. Ama F.S. 600 yılına gelindiğindenelerin olmayabileceğini kim bilebilir ki? Bu arada, o daha mutlu vedaha istikrarlı dünyanın belirleyici özellikleri -soma, uykudaöğrenme ve bilimsel kast sisteminin eşdeğerleri- herhalde üç dörtnesilden daha uzakta değildir. Cesur Yeni Diinya'daki cinsel ilişkideher-* Genetik uygulaması aracılığıyla insan nüfusunun karakteristik özelliklerini geliştirmenin yollarınıaraştıran sistem. (Yhn.)kesle birlikte olabilme de pek öyle uzak görünmemekte. Şimdidenbazı Amerikan şehirlerindeki boşanma sayıları evlenme sayılarınaeşitlenmiştir. Çok değil, birkaç yıl içinde, evlilik cüzdanları; oniki aygeçerli, köpek değiştirmeyi ya da aynı anda birden fazla köpekbulundurmayı yasal olarak engellemeyen köpek ruhsatları gibisatılacaktır. Siyasi ve ekonomik özgürlükler azaldıkça, cinselözgürlük, dengelercesine artma eğilimi gösterir. Diktatör de (boş yada fethedilmemiş bölgeleri sömürgeleştirmek için ateşe süreceğiaskerlere ve ailelere ihtiyacı yoksa) bu özgürlüğü teşvik etmekle iyiyapar. Uyuşturucu, filmler ve radyonun etkisiyle gündüz düşlerikurma özgürlüğüne ek olarak cinsellik, tebasını, yazgıları olanköleliğe razı etmede yardımcı olur.Her şeyi göz önüne alacak olursak, öyle görünüyor ki Ütopya bize,herhangi birimizin yalnızca onbeş yıl önce hayal edebileceğindençok daha yakınmış. O zamanlar, bunu gelecekte altı yüzyıl sonrayaatmıştım. Bugün tek bir yüzyıl içinde bütün bu dehşet üzerimizeçökebilecek gibi görünmektedir. Tabii bu arada kendimizimoleküllere ayırmaktan kaçınırsak. Gerçekte, eğer merkezsizleşmeyive uygulamalı bilimleri, insanı amaca araç yapacak şekilde değil deözgür bireylerden oluşan bir ırkı yaratmanın aracı olarak kullanmayıseçmezsek, elimizde yalnızca iki alternatif kalıyor: ya bir dizi ulusal,militarize totaliteryanizmler,ki dayanakları atom bombasının dehşeti ve sonuçlarıda uygarlığın yok edilmesidir (veya savaş sınırlandırılırsamilitarizmin sürdürülmesi); ya da ulusal sınırların da ötesindetotaliter bir rejim, ki bu da genelde hızlı teknolojik gelişme ve özeldeatom devriminin sonucu olarak ortaya çıkacak olan ve verimleistikrar ihtiyacı nedeniyle Ütopya'nın refah tiranlığına dönüşecekolan toplumsal kargaşayla doğar. Paranı öder, şansım denersin.1946Les utopies apparaissent comme bien plus rèalisables qu'on ne lecroyait autrefois. Et nous nous trouvons actuellement devant unequestion bien autrement angoissante: Comment èviter leur rèalisationdèfinitive?... Les utopies sont rèalisables. La vie marche vers lesutopies. Et peut-être un siècle nouveau commence-t-il, un siècle oùles intellectuels et la classe cultivèe reveront aux moyens d'èviter lesutopies et de retourner à üne sociètè non utopique, moins 'parfaite' etplus libre.NICOLAS BERDIAEFF
© 2014 - 2024 Puncovers
Comments0
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In